SIRA BİZE GELDİ…
Yaşam şartlarını zorluyor gönlüm. Bir o yandan bir bu yandan. Dalgalar sahile vuruyor ve ben limanın kenarında ıslanıyorum. Kocaman bir yırtık ama eskimiş. Lakin tuzlu suda yıkanmış temiz bir denizci yagmurluğun da kendimi karayel içerinde sert dalgalarda boğuşurken görüyorum. Ben de biliyorum bu hava pek balık yapmaz. oysa biz yemlenmiş pareketalar da uzun kum sahiline kuzeye doğru salmaya başladık ucu yemli oltalarımızı, ucu ucuna 250 iğne doldurmuştuk. Yemli sepetlerimizde. dalgalar çarpıyor motorumuzun güvertesinde bizler yalpalıyoruz, gözümüz kuzeyden başkasını görmüyor. Çalışıyoruz bıkmadan uzanmadan. Sahilde, limanın bir kenarında bizim cafe de yaşamın en derinliklerinde biz bizeyken hafta sonu amansız bir günde. Ne bilebilirdik ki bizim balıkları yem olarak kullandığımız günde, çay faslının son bulacağını, Sosyete değilken yeşil çay kültürüne alıştırılmıştık bir özgün günümüzde. Sağlıklı dediler. Gülmeden merakımızla içtik. Şekersiz..içimizi eriten en mutlu günlerimizde....