Kayıtlar

Mayıs 9, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

TOZ BULUTLARI DAĞILIYOR

Resim
İnsanlar tarafından atmosfere salınan gazların sera etkisi yaratması sonucunda dünya yüzeyinde sıcaklığın artmasına Küresel Isınma deniyor. Dünya bu ışınları tekrar atmosfere yansıtıyor ama bazı ışınlar su buharı, karbondioksit ve metan gazının dünyanın üzerinde oluşturduğu doğal bir örtü tarafından tutuluyor. Bu da yeryüzünün yeterince sıcak kalmasını sağlıyor, Bu gazların bazıları, Karbondioksit (CO2), Metan (CH4), Azotoksit ve Su Buharı, Kloroflorokarbonlar (CFCs), İnsanlara verilen zarar ise “Smog”. Yani havaya salınan fazla gazlar insanlarda Akciğer hastalıkları. Bulantı. kusma, öksürük baş ağrısı, hırıltı görülür ve bunlara genel olarak Smog denir, Gazların daha detayları ise bilimsel olarak açıklanmış olduğu halde, Tıp ve bilim adamları küresel ısınmada “ara gazları açıklamasını “ “potansiyel ısınma” olarak açıklıyor. Toplumu bir harekete entegre etmek, dağılmış ve yalnız kalmış kitleleri harekete geçirmek için TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ zaten Ü

Başka şeyler kaptırmayalım

Resim
Karlı bir kış günüydü. Tarihte tam bana göreydi. Günlerden pazar çalışmıyordum. Bir yanımda iki dostum, Kilyos semalarında şömine başında mangalın, şarabın ve de politikanın doyumsuz tadına bakarken, kuşatılmış ilçe sınırlarımızı, bir yol boyunca köylerimiz içerisinde dolaştık. Keşif yapıyorduk... Daha bir kaç ay önce anıları anlatırken güzellikleri peşi sıra dizerken, hiçte köprünün Garipçe - Poyraz arasında olacağı aklımıza gelmemişti. Bugün köprü kampanyaları başlamaya yüz tutmuş... Yıllar önceydi, Arnavutköy çileğini kurtarmak için Arnavutköy’lü aydın insanlar, bir araya gelmiş ve birlik olarak tepkisel eylem göstermişlerdi. Demek ki başarılı oldular. Oysa bizlerde aynı kampanyalara üç yıl önce başladık lakin sesimizi duyuramamıştık. Duyarlı Sarıyerliler olarak koltuklarımızda oturmayı yeğledik. Sarıyer’i eski Sarıyer olarak algılamayı bıraktık. Çağdaş olmak bizim için farklı bir ayrıcalıktı. Toplum psikolojisi çok farklı, bayrağı eline alıp eylem yapmak için çıksan, her yerde alkı

BİLEK GÜREŞİ

Resim
Gençlik işte! Bazen şaka olsun diye, ara sıra da güç gösterisi misali, gençliğin vermiş olduğu heyecanla ne güzel muhabbetlerdi yaşadıklarımız… Bilek güreşinden bahsediyorum. Ben Çağanoz Hamdi ile tutuşurdum… Farkına varmazdım; ayakları ile masadan destek aldığını sonraları öğrendim. Ben de başladım entrikaya, artık iş çamura dönmüştü. Tam yenileceğim sırada sol kolumu masaya yapıştırır destek alır yinede yenilirdi… Ah sol kolum yenilmekten bıkmazdım. Gücü olana ne ayakların, sol kolun, ne de bedenin yeter. Ben yürek gücüne inanırdım, yüreğimle her türlü mücadeleye girer korkusuzca dalardım. Gençtim, tecrübesizdim, yürek kazanır ama akıl kaybederdi! Siyasette aynı şekilde devam ediyor, gücü olan değil de aklını güç olarak kullanan kazanıyor. Sarıyer siyasetinde farklı gelişmeler oluyor. Adı üstünde Bilek Güreşi yapılıyor. Bileği güçlü olan meydana çıkıyor, ‘ben burdayım’ diyor. Oysa rakip kim? Nerde? Nasıl? Niçin rakip? Seçimde kazanan taraf, kaybeden nasıl olur? Seçimi ‘ben kazandım’

Sol elimde kırıldı kalem

Resim
Siyaset Kontrol Merkezi “SKM” ilkbaharla birlikte havaların ısınmasıyla hareketli günler yaşamaya başladı. Üç, beş. on gün sorgulamalı panellerde tartışmalar, projeler, ütopik gücün sınırlı bir şekilde yaygınlaştırılması ve projenin uygulanabilir eylemin sonuç detaylarını tespit ve takip edilmesi gibi ciddi ve başarılı projelere imzalar atılıyor. SKM Kav sohbetleri genelde pazartesi günleri bütün gün sürmektedir. Dileyen herkes bu toplantıya katılmakta, Mevlana ilkesi dikkate alınarak, ‘gel ne olursan ol yine gel’, ister muhalefet ol, ister seçim kaybet, ister başkan ol, ister milletin rezili, aday olmak istiyorsan da gel, görevden alınmak istiyorsan da gel, gel de ne olursa olsun yine gel. İster simit sizden olsun çaylar bizden, kahveler senden olsun dedikodular bizden. Gel yine de gel. Bu ay pazartesi sohbetlerinde konu devrim ile ilgiliydi! Devrimin üç tane olmazsa olmaz koşulu vardı; SÖYLEM, EYLEM ve CONSERVE. Söylem; ‘Dönüşümlü Başkanlık ve Dönüşülemeyen Düşünce’! Eylem;

Kadı'yı yolcu ediyoruz

Resim
Geçmiş zaman içinde kalabalıklardan şikâyetçi olurduk Sarıyer’de… Trafik kalabalığından başlar; sahilde yürürken tanıdık kimse kalmadı, ne kadar geliştik ve çoğaldık, dağ, taş, tepeler doldu diyerek, serzenişte, latifede, isyanda, dönemsel yakınmalarda bulunurduk. Köyler kent olmaya başlamıştı. Doğal olarak kentsel dönüşüm projesine destek oluyorduk. Yeni yerleşim birimleri, bin dairelik site adı altında mahalleler oluşmaya başladı. Yeşili kaybettik, Sarıyer’de olağan kalabalığın doğal artıklarından denizin lacivertini kaybetmeye başladık. İsyan ettik. Yeter artık! Herkes köyüne geri dönecek! Dönmedik. O zaman bulunduğumuz yeri köye dönüştürelim? Bunun için fazla acele etmeye gerek yok! Önce uyu ve kendini sakinleştir… Rahatlamaya çalış, gece besmele çekerek yat. Gündüz düşünme, kendini ilgilendirmeyen konularda konuşma zaten, SUS! Toplum olarak uyutulmaya başladık. Ekonomik şartlar dahi bizleri ilgilendirmedi. ‘Mahallemizin sorunları mı bizi ilgilendirecek Allah aşkına’ düşüncesiyl