Kayıtlar

2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ya İNEK, Yada BEN.

Resim
Nazım Hikmet’in İNEK oyununu seyrettim dün akşam, Nazım şiirlerinden başka birçok yerde oynanan, Pek az miktarda günümüze kazandırılmış önemli yapıtlarından birini izleme fırsatını buldum. Oyunun toplumsal anlamı ve analizi genel olarak, İNEK’ te, Hayallerinin peşinde koşan bir ailenin, İçinde bulundukları maddi sıkıntılardan kurtulmak için bugünün koşullarında absürt bir aile yapısından sahnelemeye çalıştılar. Daha başında bir İNEK’ ğin aileye katkılarının neler olabileceğini düşündüler, Bunun ne şekilde kullanılabileceğini bilemediklerinden, zamanla İnek’ ten kurtulmanın çarelerini aramaya çalıştılar. KURTULDULAR… Oyuncular. Pınar ARBACI, Tuna ÖZTUNCA, Ekin GÜNDÜ, Sevda ÇELEBİ, Çağrı ÜNAN, Buğra GÜLTAN’ en içten dileklerimle kutladım. Yönetmen M. GÖKHAN BULUT ise senaryo ya yapmış olduğu extra ilave olarak Ahır üstünde ibadet sahnesi ise bugünün çaresizlik mesajıydı, Tüm Sarıyerlilerin gerçekten son zamanların izlenmesi gereken bu önemli oyununu izlemelerini tavsiye ediyorum.

SUSMALIMIYIM

Resim
Bir kazan içinde siyaset pişiriliyor. Boyutları ve amaçları farklı, Hedeflenen uç noktalar başarılmış, konuşması gerekenler susturulmuş. Yazmaları gereken yazarların macbook ları bozulmuş. Siyasetin gerçek boyutunu gün yüzüne çıkaracak delil olabilecek bu resimleri çekecek Nikon D90 bile yok. Haber yapamıyoruz! Haber yapamamak. Gerçekleri görmemizi engellemiyor. Düşünmemize engel olabilecek kimseler yok. İlhan Selçuk ne demiş. “Düşünüyorum Öyleyse Vurun.” Ben biraz fazla düşünmeye başladım herhalde beyin açlığı çekiyorum. Beynimdeki açlığı kontrol eden hipotalamus merkezim işlemiyor. “Düşünceden ürken kişinin sonunda kavramı da yoktur. Goethe” Gerçekci düşünmek lazım. Eczacıbaşı olayı gelişimi ve Sarıyer siyasetinin kirlenmesini, uygulanan stratejinin, Boyutunun siyasi propaganda aracı olarak nerelere taşındığını ve içlerinde kimlerin? Olabileceğini farklı bir düşünce yapısı içinde Soru işaretleri ile açıklamak ve sormak istiyorum. Sorular beynimi kurcalamaya başladı. Eczacıba

Artvin’in Atabarı , Sarıyer’in Tepebarı

Resim
Bahçası var bagı var, Ayvası var narı var. Gerçekten bahçesi var. kocaman! Dönüm dönüm, Ayvasıda var. muşmulasıda var. Nar yok!Bizim buralarda pek nar olmaz.Yerli nar diye duymadım, Ne Demirciköy de nede Zekeriyakent te, bugünkü zamanda bağ da yok. Uzun uzun kamışlar,Ucuni budamışlar! Uzun kamışlar mevcuttur. Her zaman yol kenarında, Dere sırtlarında bol mıktarda tespit edilmiştir, Ucunu budayıp budamadıkalarını bilmiyorum, Budanan birileri illaki olmuştur. Kaça ve nasıl budandıkları ise meçhul! Geçmiş zaman diliminde tek tek sabırla toplanan kamışlar kaça gitmiştir? Ben bir uzun kamışım, Yoluna dikilmişim. Cez bedici, sırım gibi kendini gösteren,boylu postlu, Fark edilmesi imkansız kamışların, Sıra ile yolumuza dikilmesi, Geçerken selam verip, Görmemezlikten geçilmesi ister istemez dikkatimizi çekiyor. Yolumuza dikilmiş kamışları fark etmemek abesle iştigaldir. Nasıl görmezden gelenebilecegini bilemiyorum. İster al, İster alma. Arnuva yazılmışım. İstiyoruz alamıyoruz,

“ HÜRMÜZ” 1.perde, Zerzevatçı Kerim

1800 lerde İstanbul Taşkasap mahallesinde Merhum Paşanın dul eşi ile O tarihe tekabül edemediğimizden tanışamadım, tarihin bugününe bakmaya başladım. Yaşamımda ve hayata bakış açım olan gözlemlerimde, 2000 li yılların içerisinde yeni HÜRMÜZ ‘leri her yerde görmeye alıştık sanırım. 2010 yılında ben TAŞ İSKELE de ikamet ederken, Bir gün,Sahil de yürüyüş yapmak geldi içimden, Piyasa caddesinde, Eski banyoları seyrederek geçerken sahilden, Tarihi köşkleri, Sefarethaneleri, Olmayan faytonların tıkırtıları arasında, Dalyan kazıklarının ucunda yakamoza yatmış, Orkinoz bekleyen tayfayı hissederek, Beyazpark’ ta, Hamiyet Yüceses’ in nağmelerinde Fesli şerbetçi olmadığından, Malumunuz garsonun getirdiği çayımı yudumlayarak, Derin düşüncelere kapıldım. Dalmışım derinlere, Sorunlara, Oyunlara, Simas’ ın aylık çıkan mahalli mecmualarının birinde, Bizim Şehremini Yedi Kocalı Hürmüz gibi haberini okurken, Gonk çaldı. Çok kalabalık şehremini de Yedi kocayı bulmuşken Hürmüz kim? Onu merak etmeye baş

İKİ AŞK ARASINDA KALDIM!

Resim
“ Sapanca da Aşk, Benjamin Franklin’le eşdeğerdir." Yaşamak isterdim bende. Herkes gibi. İnsanca, Duygularımı içime bastırmadan, Özgürce, Hayal ettiğim müddetçe, Gerçekleştirmek isterdim düşlerimdeki sevgiyi, Sevgiliyi, Kucaklamak isterdim el ele tutuşarak onu sevdiğimi veya benim bildiğim bir kaç kendimce masum saydığım şiirlerden söylemek isterdim. Beğenir veya beğenmez bilmiyorum. Hayallerimi süslemek, Kırlar da koşmak. Göl kenarında yürüyüş yaparak, Su üzerindeki yaprakların arasından sesini yükselten kurbağanın çıkardığı melodide bir mana arardım kendimce. Bir açılabilseydim bende! Gerisi teferruat sayılacaktı gönlümce. Ne mevki. Ne makam. Nede dertlerim dert olarak kalacaktı. Bir aşk yaşamıştım. Sapanca da, Göl kenarında volta atarken, Hayallerim, Beynimin içinde kemiren kuşkuyu yeniyordu onun yanında. Oysa ki , Sapanca gölü hikayesi çok farklıdır aslında. Gönlünü aşk ve sevgiyle doldurmuş Erenlerden biri bu kasabaya inmiş. Kapı, kapı dolaşarak, selam vermiş selamını al

AYNA’YA KİMLER BAKTI?

Resim
Sarıyer Belediyesi yeni binası büyük bir proje ile yakında inşaatına başlanacak. Sokak bilboardlarında projesini gördüğümüz ve beğendiğimiz bu binanın Sarıyer’e kazanımları ve katkıları olacaktır. Her ne kadar Sarıyer den taşınmasını arzu etmediğimiz bir durum söz konusu olsa da yeni ve yerleşik her birimin bir arada olduğu resmi daireye kavuşacağız. Asıl sorun! Binanın bütçesinin nasıl ve hangi kaynakla yapılacağı? İşte Kaynak DUVARIN İÇİNDE! Bugün gündemi tartışırken bir ilke şahit olduk. Kaynak yaratıldı haberi uçuruldu! Neyin kaynağı diye haber kaynaklarında atlatma haberler ardı arkası gelmeye başladı. Bir şey var, bir şeyler oluyor, kimseden tık yok. Nerde bu yerel basın diye merak etmeye başladım. Sayfaları taze düşecek haberi merak ettim. Tık yok. Şuan kullanılmakta olan HİZMET BİNASI YIKIMI İHALEYE ÇIKARILACAKMIŞ. Ben bu ihaleye karşılıksız olarak talibim. Sıfır maliyetle halledeceğim bu operasyonun Belediye ye herhangi bir yük getireceğini sanmıyorum. Herkes merakla

SONDAN BİR ÖNCEKİ ZAMANDAYIZ!

Resim
Siyaset Kontrol Merkezinde “SKM” umutlar tükenmek üzere, Şok üstüne şok yaşanmakta, Yerel politikanın ötesinde. Ulusal siyaseti konuşmak dahi yormaya başladı insanları. Yaz yorgunluğumu desem. Yoksa sonbaharın rehaveti insanların üstüne çöküyor, Bir yorgunluk söz konusu ise mesele yok. O zaman çaresi elbette bulunur. Lakin problem, Ulusal siyasette, Akıllara durgunluk veren gelişmelerin üzerimizde bıraktığı etkiyi, Bir nebze atmaya çalışıyorsak eğer, O zaman bu durgunluk için çare beklemek değil, Proje üretmek, Eylemsel ve örgütsel çalışmalarda bulunmak olmalıdır. Şok yaşıyoruz. Geçmişin vermiş olduğu dinamiklikle, Yürütülen iç siyasetteki gelişmeler nezdinde bugün sanki kullanıldığımızı düşünür pozisyona geldik. CHP’nin Ulusal çapta düzenlediği ve Cumhuriyetçi Kadınlar grubunun öncülüğünde ADD nin desteklediği ve bizlerinde içinde bulunduğu bu çalışmalarda. Maalesef. TÜRBAN konusunun en büyük şoklarından birini yaşamaktayız. İki yıldır sessiz ve derinden gelişmiş ve tamamen unutul

ANANIZI DOLMABAHÇEYE GETİRİN…

Resim
- Oluşturulması zor şartlar altında başarıla bilmiş olan sandık kurullarına HAYIR - Yerinde uyuyan CHP ilçe başkanlığına HAYIR - Emekli öğretmenler kulübü statüsündeki ADD ye HAYIR. - Siyasi yetkili atama organı olduğu halde Belediye Başkan yardımcılığı atanmamasına HAYIR. - Köpeklerin Hüseyin Çoşkun’dan sonra başı boş gezmesine HAYIR. - Balık mevsiminde Metre kare hesabı TEZĞAH yapılarak, Limana tekrar çirkin görüntüsüne HAYIR - Köylerde Köylü olmayan sandık sorumlularına HAYIR. - Sarıyer ve köylerindeki SAHTE üye kayıtlarına HAYIR. - Yusuf Tülün gibi GÜLEN ADAM resimlerine HAYIR.. - Belediyede tanıtım aylık büroşür yayınlayan BASIN BÜROSUNA ve Sorumlu olan Murat… HAYIR.. - Evet Pankartlarını kaldıramıyan Sarıyer gençliğine HAYIR - Asfalt dedikodusuna HAYIR. - Göz Boyayan iftar masalarına HAYIR - Kilyos ta bilinçsizce ölümlere HAYIR - Tamer TAŞPINAR’ a HAYIR - Kanber DOĞAN’ a HAYIR - Sessiz kalan KUZEY PLATFORMUNA HAYIR - Sarıyer Kulübündeki SAHTE Ba

Sarıyer’de YAŞ uygulamalar

Resim
Sıcaklar insanları bunaltıyor, bedensel yorgunluk zihinsel yorgunluğa dönüşüyor, İyi ve olumlu düşünceler birden olumsuza dönüşebiliyor. Sağlıklı karar alınamıyor, Kurunun yanında YAŞ ta yanıyor. Bu ayın gündemi ülkemizde Anayasa seçimi var. Elbette HAYIR diyeceğiz. Fakat YAŞ kararları terfiler, Adam ayıklamalar, gelecekte TSK ‘nın izleyeceği ve izletileceği Ulusal siyasetin ne şekilde olması gerektiğinin çalışmaları ve projeleri için Generallerin yerlerinin değişimi, atamaların engellenmesi, mahkeme kararları her ne kadar etkileyici olsa da gereken Kriz’in aşılması ile yeniden seçimlere döndük. Örgüt çalışmaları yapılmaya başlandı. Bir kriz de Sarıyer yaşanıyor. Kaset skandalları. İstifalar, Atamalar, Görev değişiklikleri, Encümen değişiklikleri. Moda ya bizlerde uyduk, Biz Sarıyerliyiz hiç ayrı kalırmıyız her yerde bizimde çorbada tuzumuz olsun isteriz. CHP olarak mutlaka seçimleri HAYIR olarak kazanmalıyız, Yani Sarıyer geneline baktığınızda zaten son seçim sonuçlarının sandı

Ben Payımı Aldım. Sıra Sende!

Resim
Doktor eczacıya reçete gönderiyor. Okuyabilene aşk olsun! Sadece bir birlerinin anlayacağı dilden yazılmış bir pusula. Hem de antetli. Çok dikkatimi çekti. Merak ettim araştırdım. Pekte bir çözüm yok! Bana enteresan geldi. Bir bilene sordum bu sefer. Bana cevap olarak, iki insanın arasına girilmeyeceğini bu yaşa geldiğine göre öğrenmiş olması lazım dedi. Hayır konu bu değil dedim. Mesele reçeteyi okuyamamakta! Derin düşüncelere daldım. Bin bir zorluk ve sıkıntıya katlanarak, sabahın köründe hastaneye gidiyorsun. Yeşil kart değil. Zaten tanıdık, Tahlillerimi gösterdim ve bir reçete yazıldı. Okumak mümkün değil. Evir, çevir, yok öyle bir şey. Anlaşılır gibi değil yani. Tek çara eczaneye, el mecbur gitmek. artık işlemlerim tamamlanmış. Tahlil sonuçları gayet okunaklı. Raporlar tamamen resmi dilde yazılmış. Lakin reçeteyi görünce adamın dudağı uçukluyor yani. Okunmuyor baba. Bildiğin gibi değil. Nöbetçi eczaneye gittim. Kalfaya sordum. Cevap vermeden ilaçları önüme koymaya başladı

KABUĞU KIRDIM! İÇİNDEN KURT ÇIKTI!

Resim
Ağacı diktim damardan, Yüzü kızarmadı şamardan! Ey hayat sen nelere kadirsin, Sorduk soruşturduk. Aldığımız cevaplar çok netti, kaleler diyarından geldik. Efeler gibi kılıçları kuşanıp, Surlara bayrağı dikene kadar yaşam mutluluktan ibaretti, Faka basarken balkanlarda, Kalenin merdivenleri nefesleri kesecek kadar dikti. Ve hayat bizlere düz yolda yürümemizi sağladı. Uçuyorduk zaman içinde arkamıza bakmadan. Kimi ne umut olarak. Bazen umut vererek, Bazen de umut elimize geçtiğinde, Var olan umudu unutarak. O Umut, Mutsuza, verirse bir gün doyasıya mutluluğu, iste o zaman, Unutan mutlular, Sarıyerlilerden utanmalıdırlar. Diyenlerden hayatı öğrendik. Umut vermeyin. Elbette umutsuz yaşanmaz. Hayalsiz yaşanmaz. Lakin verdiğiniz umut’u hüsranla sonuçlandırırsanız. Bunun bedeli çok derin olacaktır. Elinde imkanları olan, fırsat geçtiğinde bunu en iyi şekilde kullanamayıp, değerlendiremediğinde, hiçbir şekilde üstü kapalı veya açık şikayetçi olmamalıdır. Hırs ve ihtiraslarınız. Yenimah

EGE’ DE OYUN BOZULDU

Resim
AB. 12 mil sorunu. Kural tanımayan yasalar, Sakız. Midilli. Rodos: Sisam, Çılgın partiler, Alabildiğine doğal güzellikler, Yaşanan zorluklar, Uçaklar silahlarla dolu, silahlımı, Silahsız mı uçsun tartışmaları, Sorti üstüne sorti yapılıyor. Devlet politikası olarak iki devlet arasında teklifler artık silahsız uçalım. Bir yandan it dalaşı devam ediyor. Israrla mücadele etmeye çalışan bir devlet ve devletin devlet olmadığını kabul eden bir halk. Öyle bir halk ki devletini kabul etmiyor. Hayır! Bugün siyasi yazmak istemiyorum. Hele ki ulusal siyasetten mümkün olduğunca uzak durmak istiyorum. Yani sizlere GAZZE den, Komor bandıralı Türk gemisi sıfatını kaybetmiş MAVİ MARMARA gemisinden veya İnsani yardım gemisinde bulunan Amerikan Gizli Operasyonlar Direktör yardımcısı EDVARD PECK ‘in www.foxnews.com.politics/2010/06/01 o gemide ne işi var diye sorgulamayacağım. Ben bugün Ege deyim. Ne Rodos tan nede Mikanos tan bahsedeceğim, Ege nin ailesinden kısaca EGE BOZAN’ ın babasından bahsetmek

ARIZAYI GİDER (dik)MEK!

Resim
Misyon farklı bir terim. Karizma ise, ikisi bir olduğunda tamamlanan bir olgu! Misyon ve Karizma doğru kullanıldığında ancak işe yarıyor. Yani misyon nedir demek geliyor içimden. Gelecek te olmak istediği yer, Şu anki durumu, Misyon bir işletmenin temel aracıdır. Toplumdaki imajı ve dünya görüşüdür. Genel olarak bakacak olursak. Yani bir organizasyon varsa ve bu organizasyonun şekil’i ne olması gerekir. Bir misyonu tanımlamak ve tamamlamak için. 1- Organizasyonun Genel felsefisi ve iş yapma felsefesi. 2- Organizasyonun nasıl göründüğü. 3- Hizmetlerin neler olduğu ve kendisinin nasıl göründüğü, 4- Hangi amaca hizmet sunulacağı, 5- Genel olarak vermek istediği imajın neler olduğu. Şirketlerde olsun, Yerel de olsun,Vizyon sorunu, beraberinde yeni amaçlar ve hedefler getirirken, Yöneticiler için bu misyon tabiri geçerli davranış değişikliği anlamına gelir. Burada amaç çalışanların verimliliği ve yüksek karlılıktır. Yani çalışanların yüksek katkıları,katılımı ve bağlılığı, da

MAYIS’TA TEDAVİYE BAŞLIYORUZ.

Resim
Sırlarımız vardır anlatamadığımız, anılarımız vardır içimizde saklı kalan, bin bir güçlükle planını kurduğumuz, paylaşamadığımız, Hesaplarımız vardır, geçmişle ve gelecekle, sinsi olarak kurduğumuz plan projeler vardır. İnsanları içine çekmek istediğimiz ve bir toplumu ilgilendiren, ben yaptım oldu diyen projeler vardır aslında kafamızda, kendimizi düşündüğümüz, her şeyi kaybetmişken bir kenara çekilip gelecekle ilgili kendi ailesel planlarımızı yapmak varken maalesef, aracı olarak kullandığımız… Aslında kullandığınızı zannettiğiniz Sarıyer kulübü varken, içinde bulunduğunuz hasbelkader, bir daha yüzünü göremeyeceğiniz şekilde, bir takım mevki makam ve yalan hülyalarınıza kanarak bir kenardan girdiğiniz bu kulüp te, nedendir bilinmez! bir hemoroid tedavisi tespitiniz vardır ki sizin, Doktor olmadığınızın derin ve içtenlikle en yakınından samimi bir şekilde şahidiyim. Gün gelir,Birden uyanırsınız renkli rüyalardan. İnsanlar bazen, Farkında olmadan bazı insanların uyanmasını sağlar.

KAV KÜLTÜRÜ

Resim
Kav kültür’ü, medeni insanlarda olması gereken kültürdür, Sosyal, Çağdaş, Demokrat, Aydın, Liberal, Liberal faşist diye adlandırdığımız mürekkebi kurumamış insanların, parmaklarına mürekkep değdiğinde parmağını yalayacak kadar önemli insanlardır. Kültür zenginliğini ölçerken, masa muhabbetlerinde rakıdan ziyade, şarap kültürünü özellikle hatırlatırlar, Kav’ı bilmek lazım, Bir kaç üzüm çeşidini bilmeniz gerekmektedir, bağ düzenini, hangi üzüm’ün nerden çıktığını, Cabernet Sauvignon mu, Merlot’mu, sek, dömisek mi, Hangisinin balıkla veya etle yenmesi gerektiğini bilmeniz lazım. Kültür farklıdır. Buna nispeten damak tadını eklediğinizde kav kültürü tamamlanmış olur. Şayet fazla bilgiçlik taslamadan bilgi birikiminiz yoksa, garsonlardan yardım alınarak yabancı kalmamaya çalışılır. masanın ve bardağın seçim tespitinde farklı olduğunuzu gösterirsiniz. Kav sanatı. Resim sanatı gibi dir. Çok iyi resim yapmaya bilirsiniz. Çok iyi ressamda olmayabilirisiniz, hatta resim okul döneminizde unu

Efeler Kılıçlarını Kuşanmış, Geliyor Ali Paşa

Resim
Haftalardır böyle bir başlık atmayı düşledim. Nede olsa gazeteciyiz eşrafımız bizi yazar olarak tanıyor. En samimi can yoldaşlarımız yanımızda konuşmuyor. Onlar bazı zamanlarda rakının dibine vururken uzak diyarlarda. Bize ise pazartesi Kav sohbetlerinde ancak sosis patatesle idare ediyoruz sus payı olarak. En nihayetinde buldum başlık atmayı evet Şok haberlerdi bunlar. İnce eleyip sık dokudum. haber peşinde koşmadım her zamanki gibi hepsi teker teker ayağıma geldi. Lakin konu içinde kullanayım bir bilinmeyeni yayınlayayım istedim. Aslında gerçek olayı gün yüzüne çıkarmak için çok uğraşmadım. Nihayetinde benim yerimde olanlar, Evet işte haberi yakaladım diyerek tam atlayacaklar ama, Kazın ayağı hiç öyle değil. Gerçekten ŞOK haberdi başlığım! Şok haberi yazıyorum! Duyduk duymadık demeyin ey ahali.. Erol Aydın istifa etti… Etsin Ne olacak ki? Göreve devam ederken her hangi bir etkinliği varmıy dı? Zaten seçilirken aynı cephe veya yerel basın DSP den geldi diyerek lafı güzaf haberler

TOZ BULUTLARI DAĞILIYOR

Resim
İnsanlar tarafından atmosfere salınan gazların sera etkisi yaratması sonucunda dünya yüzeyinde sıcaklığın artmasına Küresel Isınma deniyor. Dünya bu ışınları tekrar atmosfere yansıtıyor ama bazı ışınlar su buharı, karbondioksit ve metan gazının dünyanın üzerinde oluşturduğu doğal bir örtü tarafından tutuluyor. Bu da yeryüzünün yeterince sıcak kalmasını sağlıyor, Bu gazların bazıları, Karbondioksit (CO2), Metan (CH4), Azotoksit ve Su Buharı, Kloroflorokarbonlar (CFCs), İnsanlara verilen zarar ise “Smog”. Yani havaya salınan fazla gazlar insanlarda Akciğer hastalıkları. Bulantı. kusma, öksürük baş ağrısı, hırıltı görülür ve bunlara genel olarak Smog denir, Gazların daha detayları ise bilimsel olarak açıklanmış olduğu halde, Tıp ve bilim adamları küresel ısınmada “ara gazları açıklamasını “ “potansiyel ısınma” olarak açıklıyor. Toplumu bir harekete entegre etmek, dağılmış ve yalnız kalmış kitleleri harekete geçirmek için TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ zaten Ü

Başka şeyler kaptırmayalım

Resim
Karlı bir kış günüydü. Tarihte tam bana göreydi. Günlerden pazar çalışmıyordum. Bir yanımda iki dostum, Kilyos semalarında şömine başında mangalın, şarabın ve de politikanın doyumsuz tadına bakarken, kuşatılmış ilçe sınırlarımızı, bir yol boyunca köylerimiz içerisinde dolaştık. Keşif yapıyorduk... Daha bir kaç ay önce anıları anlatırken güzellikleri peşi sıra dizerken, hiçte köprünün Garipçe - Poyraz arasında olacağı aklımıza gelmemişti. Bugün köprü kampanyaları başlamaya yüz tutmuş... Yıllar önceydi, Arnavutköy çileğini kurtarmak için Arnavutköy’lü aydın insanlar, bir araya gelmiş ve birlik olarak tepkisel eylem göstermişlerdi. Demek ki başarılı oldular. Oysa bizlerde aynı kampanyalara üç yıl önce başladık lakin sesimizi duyuramamıştık. Duyarlı Sarıyerliler olarak koltuklarımızda oturmayı yeğledik. Sarıyer’i eski Sarıyer olarak algılamayı bıraktık. Çağdaş olmak bizim için farklı bir ayrıcalıktı. Toplum psikolojisi çok farklı, bayrağı eline alıp eylem yapmak için çıksan, her yerde alkı

BİLEK GÜREŞİ

Resim
Gençlik işte! Bazen şaka olsun diye, ara sıra da güç gösterisi misali, gençliğin vermiş olduğu heyecanla ne güzel muhabbetlerdi yaşadıklarımız… Bilek güreşinden bahsediyorum. Ben Çağanoz Hamdi ile tutuşurdum… Farkına varmazdım; ayakları ile masadan destek aldığını sonraları öğrendim. Ben de başladım entrikaya, artık iş çamura dönmüştü. Tam yenileceğim sırada sol kolumu masaya yapıştırır destek alır yinede yenilirdi… Ah sol kolum yenilmekten bıkmazdım. Gücü olana ne ayakların, sol kolun, ne de bedenin yeter. Ben yürek gücüne inanırdım, yüreğimle her türlü mücadeleye girer korkusuzca dalardım. Gençtim, tecrübesizdim, yürek kazanır ama akıl kaybederdi! Siyasette aynı şekilde devam ediyor, gücü olan değil de aklını güç olarak kullanan kazanıyor. Sarıyer siyasetinde farklı gelişmeler oluyor. Adı üstünde Bilek Güreşi yapılıyor. Bileği güçlü olan meydana çıkıyor, ‘ben burdayım’ diyor. Oysa rakip kim? Nerde? Nasıl? Niçin rakip? Seçimde kazanan taraf, kaybeden nasıl olur? Seçimi ‘ben kazandım’

Sol elimde kırıldı kalem

Resim
Siyaset Kontrol Merkezi “SKM” ilkbaharla birlikte havaların ısınmasıyla hareketli günler yaşamaya başladı. Üç, beş. on gün sorgulamalı panellerde tartışmalar, projeler, ütopik gücün sınırlı bir şekilde yaygınlaştırılması ve projenin uygulanabilir eylemin sonuç detaylarını tespit ve takip edilmesi gibi ciddi ve başarılı projelere imzalar atılıyor. SKM Kav sohbetleri genelde pazartesi günleri bütün gün sürmektedir. Dileyen herkes bu toplantıya katılmakta, Mevlana ilkesi dikkate alınarak, ‘gel ne olursan ol yine gel’, ister muhalefet ol, ister seçim kaybet, ister başkan ol, ister milletin rezili, aday olmak istiyorsan da gel, görevden alınmak istiyorsan da gel, gel de ne olursa olsun yine gel. İster simit sizden olsun çaylar bizden, kahveler senden olsun dedikodular bizden. Gel yine de gel. Bu ay pazartesi sohbetlerinde konu devrim ile ilgiliydi! Devrimin üç tane olmazsa olmaz koşulu vardı; SÖYLEM, EYLEM ve CONSERVE. Söylem; ‘Dönüşümlü Başkanlık ve Dönüşülemeyen Düşünce’! Eylem;