Gülen Adam'ın GÖZYAŞLARI

Gülmek, insanlara yeni bir güne başlangıcında cesaret ve mutluluk verir, sabah kalktığında aynaya bakarak yüzünüze tebessüm kondurduğunuzda fiziksel olarak pozitif enerjiyle dolarsınız. Bütün gününüzün böyle geçmesi için bir başlangıçtır. Gün içerisinde bu enerjiyi etrafa yayar ve gelen tüm negatif enerjiyi pozitife dönüştürmede her zaman fayda sağlamıştır.


Ağlamak ise her zaman düşündürücüdür!
İnsanların ihtiyaç duydukları ilgi kendilerinden uzun süre esirgendiğinde, gülme davranışı giderek kayboluyor, ağlama davranışı kalıyor. Yardıma muhtaç bebek için ağlama, önemli bir iletişim aracı, Anne bebeğinin ses tonunu içgüdüsel olarak tanıyor ve süt üretimindeki artışla tepki veriyor, Terk edilmişlik duygusundan kaynaklanan ağlamanın, doğuştan gelen bir hayatta kalma stratejisi olduğu düşünülüyor, Tensel temas yaşamayan bebek, Unutulduğunu ya da terk edildiğini sanıyor, Kulaklarını tırmalayan bir ağıtla ebeveyninin ya da çevresinin dikkatini çekmeye çalışıyor.


Konu, ağlamayan çocuğa meme vermezler gibi bize özgü atasözü açılımı değil!


Bizi ilgilendiren! Yetişkin insanları ağlamaya iten şey ne? Akraba ya da arkadaşlarının ölümü, aşk acısı, ayrılık kavga, dışlanmışlık gibi acı deneyimler, evlenme, terfi, ödül gibi mutluluklar, İşte asıl konuya geliyoruz, Başrol oynarken ağlamak.


Hayvan terbiyecisi George Lewis kızdığı için filin gözyaşlarına boğulduğunu söylüyor, acı çektiklerinde ya da sevindiklerinde fillerin ağladığından emin “ Timsah Gözyaşları” deyimi aslında gerçeklere dayanıyor,


Ağlamak evrensel bir olgu. Her kültür duygusal gözyaşını tanıyor. Sümerlerin 4000 yıl önce yazdığı Gılgamış destanında karamsarlıktan Gılgamışın gözyaşlarını ayrıntılı olarak anlatır. Sokrates ile aynı dönemde yaşayan hekim Hippokrates M.Ö.5. yüzyılda “ Ağlamanın merkezi beyinde gizli. Gözyaşı dışarı akarken beyindeki fazla sümüksü sıvıyı da birlikte atıyor ve beyni hasta olmaktan koruyor” Bir çok bilim insanı ve şair, Gözyaşının bir “ katarsis” Yani bir temizlik etkisi olduğu fikrinde, Fransız Filozof Rene Dercastes ağlaya bilen insanın sevme ve merhamet etme duygusuna sahip olduğunu düşünüyordu.


Ağlamayan insanın içi sürekli artan bir nefret ve korkuyla doluyordu. Romalı şair Ovidius, 2000 yıl önce “ Ağlamak, Öfkeyi siler” demişti.


Yaşanan zamanın koşulları gereği, Müslümanlarda söylenen ilahiler, vurgulu okunan kuran ve dini öyküler dini inancı güçlü kişiler de ibadetlerini gözyaşları ile pekiştiriyorlar.

“ Çok hızlı gülenin heybeti azalır. Hz. Ömer.”
Konumuza dönelim. Bizim kuşak bazı marş veya şarkılarla büyümüştür. Bir sabah uyandığında Caw Bella ile biten şarkılarla yaşarken, bizler senelerdir yaşadıklarımızın tersine, bir sabah uyandığında eh birde camdan baktığında porselen dişleriyle güler karşında, bestelerini artık mahalle ahalinden duymaya başladık, sokak muhabbetleri, atma türküler, yaz yazabilirsen,

“ İnsanların bazen neye güldüklerini anlamak güçtür. Dostoyevski “
Her sabah Sarıyer halkını gülücüklerle karşılayan Gülen Adam’ın neye ve niçin güldüğüne merak ettim. Toplumumuzda herkes mutlu, huzurlu, herhangi bir geçim sorunu yok, elini uzattığında veya bir problemle karşılaştığında bütün sorunları halledilmiş, kendisi daha uyanmadan ve de iki kelime etmeden yerine getirilen hizmetler karşılığında tebessüm eden bir yaratık tarafından karşılanıyorsun. Bu mu?



Neye Gülüyorsun? Benim bundan anladığım!


2.dönemim de, söz verdiğim hiçbir projeyi yerine getirmedim, halk hiçbir tepki vermedi. Hastane söz verdim topu devlete attım ses çıkarmadılar. Yol dedim, Metro ve Tüneli benim yaptırdığımı sandılar. Pazarları kaldırdım, ses yok. Tarihi balıkçılar çarşısını yıktım ve balıkçılık geçmişlerini yok ettim, alkışladılar. Bu halk tarihiyle ve Sarıyerliliğiyle övünüyordu, bütün çeşmelerini son bir hamle ile yıkıp son anafor diyerek tamir adıyla yeniden yapmaya başladım. Hepsinin üstüne de belediyenin eseridir yazdım, halka çeşmelerin tarihi isimlerini bile unutturdum. Yetmedi, Hisar’dan Sarıyer’e kadar havadan çiçeklerle donattım, boyu yetişip koklayan bile olmadı. Pelikan evlerinden 2 daire aldım, bir o kadar da gayrı menkul ve param oldu kimse merak edip sormadı. Aile fertlerimde bazı yakınlarıma şirket kurdum geleceklerini temin için kaynak yarattım ve yapılan işleri kimse merak etmedi. Merkez olarak düşünüldüğünde 1. ve 2. dönemlerimde Sarıyer kulübüne her halükarda Sarıyer’in çocuğu eski Belediye Başkanlarının sağlamış oldukları mal varlıklarını yıkarak yok ettim, mevcut olanlarını mahkeme davaları ile süründürdüm, kimseden ses çıkaran olmadı.! Var olan tesisleri de belediye adına ele geçirerek yaşam mahallerini aldım, gene tepki yok, Küçük bir kılçık attım maddi yardım edeceğim diyerek bana yalvarmalarını sağladım, inadına vermedim, bana mısın demediler.

“ Felaket çoğu kez güle oynaya gelir. H.de Balzac”
Ey halkım sizleri uyarıyorum! Sizler meclisime göndermiş olduğunuz meclis üyeleri dahil hepinizin gözleri içine bakarak Belediyeyi trilyonlarca borçlandırdım, Sizin adamlarınızın dahi beni denetlemek ve hesap sormak işlerine gelmedi. Sarıyer’i Vergi Yüzsüzü yaptım, Savcısıyla, Kaymakamıyla, Devlet Bakanıyla her ortamda ele vererek çalışmalar yaptım kimse bu 130 trilyonun hesabını sormayınca bende bu Sarıyer halkına gülmeyeyim de ne yapayım!

“Yaktı nice canlar o nezaketle tebessüm, Şirin dahi kastetmesi câna gülerektir, Ziya Paşa”
Yaptığım hizmetler karşılığında tüm internet sitelerinden, parasını verdiğim yerel gazetelerden, partimin yapmış olduğu Temayül yoklamalarından yüzde elliye varan olumsuz tepkiden dolayı aday adayı dahi olamamanın telaşına düştüm. Sınıf arkadaşım olan Başbakanımız dahi İstanbul’a geldiğinde açılışlarda karşılama törenlerinde, benim yüzüme bakmadı. En yakınımda gördüğüm insanlar Ankara’ya giderek hakkımda konuştular. Kulis yaptılar. Eski ve yeni tüm dostlarım, İlçe Yönetim kurulu üyelerim dahi Aday olduğumda bu Sarıyer için intihar olur diyerek tebliğ yayınladılar. En yakınımda gördüğüm ilçe başkanım dahi seçimi kazandığım ilk günlerde bir problemden dolayı tepki göstererek politik terslik yaşayarak bugün karşımda aday adayı olarak çıktı. İlçemle, Parti Merkezimle bütün bağlarım kopma noktasına geldi. Partimde aday bolluğu karşısında ve mevcut siyasiler de eklenince, tepki vermeyen bu halka karşı GÜLERKEN AĞLAYAN adam yerine düştüm.


Ey halkım! Ben gülen yüzümle mutluluklar saçarken, üzüldüğünüzü tabi ki anlıyordum. Bu vesile ile Gülen Adam hüviyetimi Kurban bayramında büyüklerinin elini öpen bir başkanınız olarak sizden alınan paralarla billboard ilanlarında saygımı sundum. Yeni yıla girerken tüm Sarıyer halkının karşısına NOEL BABA kıyafetiyle ev ev dolaşarak gıda, parasal yardım ve doğal gazlı evlerinize kömür yardımı yapmaya devam edeceğim..


Sayın halkım. HAMDOLSUN bana 2 dönem katlandınız. İnanıyorum ki, 3. dönemde üzerinizden TEGET olarak geçecektir. Oy pusulalarınız gözyaşlarıma mendil olsun.


“ İki şey zannolunduğu kadar kolay değildir; Sırasında gülmek ve sırasında ağlamak...Gülünç olmaksızın gülen ve ağlayan büyük bir eser-i zekâ göstermiş olur. Cenap Şehabettin “Mustafa Balcı.www.sariyermanset.com

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

1.2.3.4. YANLIŞ BİR DOĞRU ETMEZ.

ATATURK'UN OLUM SEBEBI SIROZ MUYDU?

SİYAH MARTI