İNSANLARIN ARASINDA!


Kuzey Rüzğarları esiyor!
Hava oldukca ılıman. Sahil nemle kaplı, oturma bantları ıslak. Adımlar hızlı denecek kadar, Sevgili kayda değer lakin lafı yapılamayacak kadar önemli. Dostumla muhabbet ediyorken adımları sayamıyoruz, Üşüme ile silkeleniyoruz ve birden kendimizi insanların arasında hissediyoruz. Hava sertleşmeye başlarken sefaret önünde. Derin düşünceler. Rüzğardan sakladığımız sigaramızın ateşi. Sol eller malum cepte. Yürüyorum insanların arasında.
İki yaşlı bir çifte rastlıyoruz. Bir birlerine sarılmış, malum emekli insanlar havasında, Geçim sorunu illaki var sanırım. Yanı başımızda mezunlar derneği varken bir çay içilmesi arzumuz olacaktı, içimiz bir tuhaf oldu. Düşüncelere daldık. Konu konuları açtı. Biz konuştuk, konuştukça sustuk. Konuştukca susadık. Dillerimiz birbirine dolanmış. Ağzımızı kilitlemişlerdi sanki, Bir süre yürüdük, Arkamıza bakamayacak kadar gururlu olduğumuzdan düşüncelerimizi konduramadık.
Ellerinde simit paylaşıyorlardı. Mutluydular. Anorak altında çizgili gömleği ve baklava dilimi kravat vardı, pantolon ütülü, ayakkabılar yorgun denecek kadar eskiydi. Kaşlara beyazlık çoktan düşmüş, iki günlük traşlı bir yüzü vardı. Ama mutluydu, denizi seyrediyor. Gırgırlar çevirme yapıyor. Hava esiyordu. Eşine yanaşmış, bir simiti paylaşıyorlardı. Onlar emekliydi. Yanı başımızda mezunlar derneği, bizler sevgilinin eski yöneticiliğinden olacak ücretsiz saygı olarak sunulan çayımızı içerken mezunlardan, kuru kuruya simiti paylaşan çifti hatırladım. Utancımdan arkama bakamadım.Çayımı yutamadım.
Kuzey Rüzğarları esiyordu!
Rüzğarı karşımıza almış dönüyoruz. Kafamı denize doğru çevirdim. Deniz hafif dalgalanmaya yüz tutmuştu, hava kararmaya başlamış. Bizler üşüyorduk. Sevgiliyi dinlemek ne kadar hoş, Lakin sahil biraz boş.
Bir gün öncesinin karanlık dedikodusu içimizi burkmuştu. Sahilde bir çift yürürken eşi sendeleyerek, ayakları takılarak denize düşüyor, yanındaki eşi bir panik durumunda, ortalık sakin, gören pek yok, görüp anlayan ise hiç yok. Koca bir hışımla cadde ortasına geçiyor. Kendisini bir taksinin önüne atıyor. Kadın deniz içinde. Koca yolun ortasında, yoldan geçen taksi duruyor ve hemen taksiye kendisini fark ettiriyor, taksici tam inerken. Koca eşinin denizde olduğu yerde kendiside denize atlıyor. Taksici şaşırmış durumda. Sahile geliyor, Adam neden denize atladı diye düşünürken. Denizde bir kadın olduğunu görüyor. Adam karısını zor hal bir şekilde canhıraş vaziyette sahile yaklaştırıyor, taksici olayın halen daha farkında değil. Bir an karı koca’nın intihar edişini düşünürken. Manzarayı görünce fikri değişiyor, içinden yardım etmek geliyor. Taksici konuyu anlamamış durumda. Yardım elini yinede uzatıyor, denize düşen ve onu kurtarmak için denize atlayan ama kendi de pek fazla güvenemediği için yolun ortasında taksiye kendini göstermeye çalışarak, Bak karım denize düştü bende atlıyorum. Onu kurtarmak için sana kendimi göstermem gerekirdi. Çünkü bu şekilde karımı kurtaramam. Çünkü sahil kenarından çıkmak için kireçburnu na kadar yüzmemiz gerekiyor. Ben değil ama karım fazla yüzme bilmiyor mu diyecekti sanıyorsunuz.
Amaç halkın sorunları ile ilgilenmek. Semtin sorunları ile ilgilenmek. Hiç mi aklınıza gelmiyor, Hiç mi bir şey hissetmiyorsunuz. Yoksa siz hiç mi sahilden yürümüyorsunuz. Denizde yüzenler zevkte olsun bunu kabul edelim, lakin denize düşenleri çıkarmak için şu sahil şeridine piyasa caddesine denizden çıkmak için basamak yapılamaz mı? Bu kadar mı duyarsızsınız! Bir sabah elinizde oturan ve çalıştırmadığınız personelinize delgi makinası verseniz hepsi sekiz veya on tane yirmişer metre ara ile merdiven yapmanız bu kadar mı zor.
Yoksa bunun için bir imar izni mi gerekiyor. Proje yarışması mı yapacaksınız, yoksa ihale açarak iyi teklif verene mi yaptıracaksınız. Neyi bekliyorsunuz. Bir sabah kalkın uzun seneler önce yürüdüğünüz sahilde bir de bu sene yürüyün. Zamanında yanlış yapılan ve düşünülmeyen merdivenleri sizler yapmak zorunda değilmisiniz,
Onlar! Sizleri denizden çıkarmadı boğuldunuz. Bizler sizlerin yaşaması için her şeyi düşünüyoruz diyerek propaganda bile yapabilirsiniz.
Sizler Sarıyer bölgesini Rumelihisarı’ndan Büyükdere ye kadar mı sanıyorsunuz. Çıkın kapalı odalarınızdan dışarı ve Sarıyer e yürüyerek gelin. O zaman gerçek olarak yaşanmış olan bu hikayenin sebep ve önemini anlayacaksınız.
Sevgili dostum’ un bu acizane fikrini ve projesini konuştuğumuz hafta bu olayın yaşanması bizleri derinden üzmüştür. Her zaman haklı çıktığı gibi yaşanarak ispat olması daha acı ve vahim olay dır.
Bizler sahilde yürüyorken, her zaman aslında insan arıyorduk. Bir tek taksici vardı insanların arasında!..

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

1.2.3.4. YANLIŞ BİR DOĞRU ETMEZ.

ATATURK'UN OLUM SEBEBI SIROZ MUYDU?

SİYAH MARTI