Sol elimde kırıldı kalem


Siyaset Kontrol Merkezi “SKM” ilkbaharla birlikte havaların ısınmasıyla hareketli günler yaşamaya başladı. Üç, beş. on gün sorgulamalı panellerde tartışmalar, projeler, ütopik gücün sınırlı bir şekilde yaygınlaştırılması ve projenin uygulanabilir eylemin sonuç detaylarını tespit ve takip edilmesi gibi ciddi ve başarılı projelere imzalar atılıyor.

SKM Kav sohbetleri genelde pazartesi günleri bütün gün sürmektedir. Dileyen herkes bu toplantıya katılmakta, Mevlana ilkesi dikkate alınarak, ‘gel ne olursan ol yine gel’, ister muhalefet ol, ister seçim kaybet, ister başkan ol, ister milletin rezili, aday olmak istiyorsan da gel, görevden alınmak istiyorsan da gel, gel de ne olursa olsun yine gel. İster simit sizden olsun çaylar bizden, kahveler senden olsun dedikodular bizden. Gel yine de gel.

Bu ay pazartesi sohbetlerinde konu devrim ile ilgiliydi! Devrimin üç tane olmazsa olmaz koşulu vardı; SÖYLEM, EYLEM ve CONSERVE.

Söylem; ‘Dönüşümlü Başkanlık ve Dönüşülemeyen Düşünce’!

Eylem; Kav sohbetlerinde, Kuzeyin en kuzey tarafının Güneylilere kaptırılması, bunun için düşünülen projenin hayata geçirilmesiydi.

Conserve; Sohbete katılan kişilerin üst üste gelen sortilerinde şimşekler çakmaya başladığından itibaren haberlerde yazılara dökülmeye başladı. Belediyeden gelen dönüşüm ve dönüştürme haberleri, gündemi aylar öncesinden belirleyen Siyaset Kontrol Merkezi, gelen atamalar, istifalar, kadroya getirilecek kişilerin yetenek ve siyasete katkıları neler olması gerekir konuları işlendi.

Conserve’nin gündemi, gülümsemek ile sırıtmak arasındaki fark. Bakmakla görmek arasındaki fark gibi düşünülebiliriz. Gülümsemek bir akşamüstü rüzgârıdır. Sohbeti usulca açar. Sırıtmak ise bir kedinin kapıyı tırmalaması gibi, oda açılabilinir sohbet kapısını ama, açılmaz da diyemem!


Psikolojik savaş bütün diğer savaşlar gibi korkuya yol açabilir. Bütün geçmiş siyasetlerde olduğu gibi çok ciddi zorluklar beraberinde getirebilir. Ama bütün bunlar bu psikolojik siyaset esnasında yaşanan tepkinin gözlemlenmesindeki keyfi ile karşılaştırılamaz bile.

Bunlar her şekli ile benim kurgulayabildiklerim, - Evet itiraf ediyorum - Ben yalnızca teorisyenim. İşin her zaman söylem ve conserve kısmıyla ilgilendim, Benden eylemci olmaz. Bu aptallıktır ve aptallığın sınırsız olduğu fikrine katılmıyorum. Farklı düşünen Prof. Tevfik Hoca’nın dediği gibi elbette sınırı vardır, Gerizekalılığın başladığı yer! der.

Kav Muhabbetleri bitmez. Her pazartesi altı saat boyunca süren toplantılar. Kağıt, kalem, bir hırsla ve de hızlı bir şekilde not tutmak. Bazen beklemediğim, duymak istemediğim haberlerin çıkması, yumruklarımı sıkarak üzülmeye başladığım saatler. Son bir haber daha alıyorum, yazamıyorum, yumruklarımı tekrar sıkıyorum. Sol elimde kırılıyor kalem!

Gelecek haftanın konusunu kav sakinleri ödev olarak verdi! Bitkisel hayata girmiş hayvanları yersem vejetaryen sayılır mıyım? Araştırmaya başladım.

Hayat kesme şeker gibidir. Atom fizikçisi Başkanımızla konuşuyordum. Moraller bozuk, en samimi olupta, kader birliği yapmış dostları, evladı vesisini şehreminiye kabul etmemişlerdi. Kabul etmeyen ise zati şahaneleri, gönül Rıza’sıyla gitmişlerdi!
Kesme şeker mesajları vardır. Şekeri maşayla alanlar, toplum baskısı yaşarlar, elleriyle alanlar ise fazlasıyla rahattır. Şeker maşası bana yolu uzatıyorum gibi gelir, sadece alacağı şekerle yoğunlaşmış bir çift parmaktan doğru yol yoktur bence, dedim.

Bana cevap verdi! Ulu başkan.

Masaya baktı, kesme şekerleri aldı, kenarlarının çok düzgün olduğunu düşünüyorsan üst üste koymayı deneyin, özenle yerleştirsen bile yükseldikçe yamulmaya başlayacaktır.

‘Atom Fizikçisi Başkanımıza bu ne demek şimdi?’ dedim.

Mükemmel görünen bir şeye zaman verin. Olmadığını anlayacaksınız!

Çok Haklıydı.

Yani fare yakalamak için, peynir sesi çıkarmamız lazım!!

Gönül Rıza’sıyla hoşçakalın.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

1.2.3.4. YANLIŞ BİR DOĞRU ETMEZ.

ATATURK'UN OLUM SEBEBI SIROZ MUYDU?

SİYAH MARTI