Başka şeyler kaptırmayalım


Karlı bir kış günüydü. Tarihte tam bana göreydi. Günlerden pazar çalışmıyordum. Bir yanımda iki dostum, Kilyos semalarında şömine başında mangalın, şarabın ve de politikanın doyumsuz tadına bakarken, kuşatılmış ilçe sınırlarımızı, bir yol boyunca köylerimiz içerisinde dolaştık. Keşif yapıyorduk...

Daha bir kaç ay önce anıları anlatırken güzellikleri peşi sıra dizerken, hiçte köprünün Garipçe - Poyraz arasında olacağı aklımıza gelmemişti.

Bugün köprü kampanyaları başlamaya yüz tutmuş... Yıllar önceydi, Arnavutköy çileğini kurtarmak için Arnavutköy’lü aydın insanlar, bir araya gelmiş ve birlik olarak tepkisel eylem göstermişlerdi. Demek ki başarılı oldular. Oysa bizlerde aynı kampanyalara üç yıl önce başladık lakin sesimizi duyuramamıştık. Duyarlı Sarıyerliler olarak koltuklarımızda oturmayı yeğledik. Sarıyer’i eski Sarıyer olarak algılamayı bıraktık. Çağdaş olmak bizim için farklı bir ayrıcalıktı.

Toplum psikolojisi çok farklı, bayrağı eline alıp eylem yapmak için çıksan, her yerde alkışlanarak karşılanırsın, Sarıyer’de çok farklı. Deli derler adama! Arnavutköy çileği için aydınlar ayaklanır ve eylem koyarlar. Bizler kalkıpta Zekeriyaköy kirazları yok olacak diye alkış tutarız. Evet, tere satıyorum şu anda. Tereciyseniz. Kirazlı bahçeyi kaç kişi bilir? Kestanesinden, muşmulasından, gerçi şimdi her şey manavda var diyebilecek kadarda modernizdir.

Manavdan alınacak meyvelerin genel olarak yarısından fazlası hormonludur ama bedenlere işlemiş bulunan hormonlar beyinleri de aynı şekilde hormonlu yapmıştır. O zaman düşüncelerde hormonlu oluyor.

Artık Garipçe’nin garip olmayacağını kabul etmemiz gerekecek. Önce ayaklar dikilecek, eklenecek. Her kesimin boyuna göre de borular döşenecek. Bu çalışmalar yapılırken Garipçe böyle bir zulüm görmeyecek. Garip şantiye köyünde, herkes huzurlu ve mutluluk geceleri yaşayacaklar, sakin hayatlarına devam edecekler.

Neden! Aklıma Deniz Baykal’ın sözü geldi. “Füzelerle savaş kazanabilirsin ama, füzelerin üzerine oturamazsın.”

Yakın zamanda Kuzey’i Güneylilere kaptırmıştık. Güneylilerin imar için ruhsat alamadıkları orman arazileri vardı! Alamazlardı. Orman arazileriydi. Şimdi ise biraz değişti iş. Köprü, çevre yolu için istimlak edilecek olan orman arazilerine bedelleri ödenecek. Bilahare araziler çevre yolu güzergahında olduğundan orman arazisi vasfını yitirmiş olacak ve böylece yıllardır orman konumu gereğince alınamayan ruhsatlar, vasfını yitirmiş arazilerde kullanıma ve imara açılacağından kaymaklı ekmek kadayıfı olacak.

Neyi kaptırmıştık!

Orman arazileri hani imara açılamazdı! Şimdi ne oldu? Bir koy üç al oldu. Şimdi bende merakla yakın zamanda araştırma yapan bir dostumun, neden bazı soruları sorduğu dikkatimi çekiyor!

Kuzeydeki Güneylilerin ortakları kimler? Kuzey’de, Güneylilerin ortaklarını doğru olarak incelediğimizde ortaya çıkan farklılık Kuzey – Doğu veya Kuzey – Batı ortaklığı mı çıkıyor. Doğu mu? Batı mı? ortaklıkları arasında gidip gelmekteyim.

Gündem, Kuzey – Doğu, Kuzey - Batı ikileminde çözülecek. Tabi ki bu Ankara’nın Doğu’su ve Batı’sı olabilir. Kesme şeker hikayelerimin devamı aslında. Keşke şekerleri elimle tutsam. Maşa ile şeker arası çok uzak mesafe oluyor. Maşa şekeri almak için sorti yaptığında uzak, itici, utangaç oluyor. Şeker kendisini öteki gibi hissediyor.

Geri dönüşümlü havuz problemi çözünüz. Cevaplarını birlikte bulalım.

Kirazlar. Ormanlar. Kestaneler. Muşmulalar. Sakinlik ve Huzur. Mesire, Mutluluk. Kaptırdığımız bir şeyler var gibi geliyor bana.

Karşıda oturan bir dostumu aramıştım, ne yapıyorsun diye. Balkon da ders çalışıyorum. Bu yaşta ne dersi? Kimsenin kimlik numarası önemli değil. Ben insanların kimliğini ve kişiliğini burada çözüyorum. Kimlik, araç plakası gibi. O kadar uzman oldum ki. Eksoz seslerinden hangi arabanın ne marka olduğunu anlıyorum. Abart eksoza varoş olduğunu, sivrisinek vızıltısı ise Ferrarisini Satan Bilge adam olduğunu anlıyorum demişti.

Şimdi Muşmula Mehmet’e bakıyorum, yeni meslek edinecek olmalı, Sardalya Kemal. Çağanoz Hamdi, Rumeli Feneri’ne gidecekler, hangi kamyon, tır ve otobüs olduğunu seslerinden tanımaya çalışacaklar. Uzman kamyoncular ve tırcılar var Sarıyer’de. Şöyle Fener’e gideceksin. Rakı, balık ve kamyon seslerinden markaları tanıma yarışması, doğruyu bilemeyen hesapları ödeyecek.

Hayır koçum bu BMC söyle bakalım bir yolluk.

Biz galiba bir şeyleri kaptırdık ama neyi?

Bir de son dakika haberi.

Amerikalı modacı, düşük bel pantolon giyenlerin çatallarının gözükmemesi için, çatalları kapatan, yapışkanlı, yapışkan maddesi vücuda zarar vermeyen, çeşitli desenlerde bandaj üretimine başlamış. Tasarımcılar çok çeşitli desenlerde kullanılabilecek olan çatal koruyucuları 2011 yılında moda olacak diyormuş.

Füzelere karşı, çatalı korumak lazım..

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

1.2.3.4. YANLIŞ BİR DOĞRU ETMEZ.

ATATURK'UN OLUM SEBEBI SIROZ MUYDU?

SİYAH MARTI