Bekle güzelim

Yüz boyamaktı yaptığımız, kimimiz ruj sürdük, bazılarımız jöle.daha eskiler briyantin sürdü. Yağladık saçlarımızı, sertleştirdik, sıkılaştırdık, ruj sürmedik ama temiz olduk. Bazen yırtık giydik ama bazen de sökük. Yamalı giydik, lakin hep temiz giydik, çoraplarımız vardı yırtık, sökük, bir daha bir daha ama bir daha giydiğimizde her zaman temiz giydik tertemiz giydik.
Bir evimiz olsa dahi ben değil ama Hüseyin olsun, ama Kadir, Süleyman, her ne kadar kiracı olsalar da evleri rutubetli ve bakımsız olsa da sabah katlığında anneciği havalandırdığında temiz boğaz kokusu Süleyman’ın bahçesindeki güller, Kadir’in rutubetten oluşan genç yaşta romatizmaları, dün dostumu gördüm, sabah sabah yorgundu gözleri, belli ki üşümüş diyemedim soban var mı diye, ya doğal gazın sıcak çorban, temiz havlun, temiz çarşaf, kahvaltı yaptın mı diyemedim. Diyebilseydim keşke, keşke ile olacaksa hatır sormak varsın sormayayım gitsin dedim.
Şöyle bir yol gittim yürüdüm çamların arasından, zaman zaman evlere rastladığım sokaktan geçerken içim yandı diyemedim ne bu hal diye. Gururunu okşadım, ensesinden tuttum, bedenini okşadım, sevdim soğuk bedenini, betonlardan oluşan vücudunda damarlar belli oluyordu. Sıvalardan oluşan deri kalkmış, soyulmuş, ne sıcağa dayanmış nede soğuk poyraza. Kimliğine baktım ki bir adı kalmış yadigar, bir üvey evlat gibi kenara atılmış gördüm dostlarımı.hadi git hadi git. Nasıl kaçar giderim? Nasıl bırakıp giderim, döndüm kapısını çaldım. Bir adam açtı tanımadığım yerde hali vardı. Soyulmuş nerde ne zamandan kalma aşınmış kırık sandalye, bir sehpa, ne çay soran nede buyur eden vardı çıktım, kalmakla çıkmak arası bir şey arkama baktım cam kapıdan çıkarken arkamdan hiç bakan dahi olmadı. Tanıdığım ama tanınmadığım dostum terki diyar etmişti beni, ben mi hatalıydım sahip çıkamadığım için yoksa kendi aile reisleri mi? Döndüm kendi yuvama kah dostlarımı konuşur gördüm sayfalarında dostumun evinin resimleri, sorular ve verilmemiş cevaplar yazsak mı? Yayınlasak mı? Hani iyi gidiyoruz da gerek var mı diye?
Üzüldüm bu benim vazgeçemediğim dostumdu her zaman nasıl olurdu da şu anda karnı doyuyordu. Ne gerek vardı yardım etmeye, çalışır kazanır alır ilacını elbette!. Diyemediğim üzüldüğüm canımdan çok sevdiğim dostum ve sıvaları dökülmüş derisi kalkmış bedenleri bir çay içecek parası olmayan kimi kimseyi tanımaz dünyam benmiyim, bedenim mi, ayaklarım neden beni getirdi ağaçlar arasından geçtiğim rüyalarıma giren lacivert ve beyaz tabelaların yazılarını hayal meyal gördüğüm eski püskü yıkılmış sahipsiz terkedilmiş rüyalarım.
Ne ben sordum halini ne söylediler mağrur diye kendi ayaklarında bıraktım onu bazen gurur yaptı bana bazen hüzün belki bir damla göz yaşı belki bir kaç söz söyledim ardından giderken ama hiç arkama bakmadım hadi dedim yeni bir dünya olur elbette yada yeni bir dünya yaratırız.
Az kaldı dostum, bekle bizi Güzelim…

Mustafa BALCI

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

1.2.3.4. YANLIŞ BİR DOĞRU ETMEZ.

ATATURK'UN OLUM SEBEBI SIROZ MUYDU?

SİYAH MARTI